Bu sorular her birimizin zihninden geçer ve doğru kabul ettiğimiz ya da doğru
kabul ettirilenlere yaşamaya devam ederiz.
Sanatın her dalını bu nedenle çok seviyorum. Uyandırıcı ve iyileştirici etkisi
her şeye anlam kazandırıyor. Bir hikayeyi okurken ya da izlerken, kendi
sorularıma cevap bulup yeni sorularla başka pencerelere yaklaşabiliyorum.
Tiyatronun bendeki zamanı durdurmasına bu nedenle tutkuyla bağlıyım. Sahnedeki
dekordan ve oturduğum koltuktan sınırları geçip anlatılanın içinde olmayı
seviyorum. Anlatılan ne kadar iyiyse, o kadar büyülü geçiyor zaman. Oyuncu,
başka bir ruhu canlandırırken, nasıl yaptığını umursamadan rol kesmiyorsa
inanıyorum sözlerine, onu anlamaya çalışıyorum. Rolünün hayattaki ve zamandaki
karşılığını anlatırken, yazarın sözünü söyleyebildiğinde alkışlar bitip de
gerçeğe döndüğümüzde aldığım haz, tutkumun sebebini haklı çıkarıyor. Mesela,
kazan dairesinde kömür tozu ve ter içinde çalışan Yang’ın diğerlerine benzemeyen
yolculuğundaki isyanına hak veriyor, değersizlik hissine empati duyuyorum. Diğer
arkadaşlarının bulundukları yeri kabullenişlerindeki çaresizliği görebiliyorum.
Kapitalist düzenin adaletsizliği, geçmiş bir hikayeden günümüze aynı soruları
sorduruyor. Karşımdaki adamlar gökyüzünden uzak; ki aslında bir gemide denizin
üzerindeler, yorgunluğa kafa tutarak, varlıklarına kendilerince verdikleri
önemle, deli eden gürültünün eşliğinde, kazanın ateşini besliyor. Önemliler
çünkü onlar olmasa gemi hareket etmez. “Aşağıda ben varım. Daha aşağısı yok.”
diyor Yang. “Ben başlatıyorum ve dünya başlıyor hareket etmeye! O kimse, benim
işte! Eskiyi eski yapan yeni benim!”
Tüm bu kapkara kasvetin içinde, bembeyaz
güzelliğiyle o geliyor.
Mildred (Oyunculuğunu en çok beğendiğim) bembeyaz zarafetiyle kazan dairesinin isli karanlığına tezat bir duruşla zenginliğin sembolü olarak. Yang ile karşılaşması hikayenin en can alıcı sahnesidir. Yang’ın varoluşunu değiştirme cesareti, acı bir kabullenişe dönüşüyor. Onu yok sayan sistemle ağır bir şekilde yüzleşiyor. İsyanına destek ararken daha da görünmez hale geliyor. Kıllı bir maymun olup bir kafesten diğerine savruluyor. Nereye ait olduğu değil varlığını sürdürebilmesi bile artık o sistem içinde mümkün değil.
Mildred (Oyunculuğunu en çok beğendiğim) bembeyaz zarafetiyle kazan dairesinin isli karanlığına tezat bir duruşla zenginliğin sembolü olarak. Yang ile karşılaşması hikayenin en can alıcı sahnesidir. Yang’ın varoluşunu değiştirme cesareti, acı bir kabullenişe dönüşüyor. Onu yok sayan sistemle ağır bir şekilde yüzleşiyor. İsyanına destek ararken daha da görünmez hale geliyor. Kıllı bir maymun olup bir kafesten diğerine savruluyor. Nereye ait olduğu değil varlığını sürdürebilmesi bile artık o sistem içinde mümkün değil.
"Allahın Ayısı" ismiyle
bilinen, "Kıllı Maymun" oyununun yazarı Eugene O’Neill eserinde, toplumsal
eleştirinin içinden, bireysel varoluş çabasına uzanan bir yolculuğun sancısını
anlatıyor.
Antalya Devlet Tiyatrosu’nda seyrettiğim oyunun dekoru, kostümleri,
oyuncuların özellikle kürek eşliğindeki koreografisi, müziği ve ışık tasarımı
çok iyiydi.
Son yıllarda Antalya tiyatro sanatçıları içinde tanıdığım en
çalışkan ve yenilikçi fikirlere sahip Ferdi Dalkılıç’ın yönetmenliğinde “Kıllı
Maymun” dan daha azını beklemem olanaksızdı zaten. 1 saat 50 dakika, 2 perde
süresince kitabı okuyormuşum gibi canlandı hikaye benim için. Sekreterlerin
sahnesi de, oyunculukları da çok iyiydi. Bir de Paddy rolünün oyunculuğu tam
olması gereken gibiydi.
Yang’ın, et ve kemikten bir makine olmaya direnmesi,
sonunu sadece et ve kemikten kalmaya sürükledi. Oysa o gerçek hayatı yaşamak
istiyordu, özgür ve dilediği gibi.
KILLI MAYMUN
2 Perde - 1 saat 50 dakika
Yazan: Eugene O’Neill
Çeviren: Aziz Çalışlar
Yöneten: Ferdi Dalkılıç OYUNCULAR: Yang: Orkun Yılmaz
Paddy: Kerem Yücel
Long: Mert Can Sevimli
Mildred: Damla Yavaş
Teyze: Emel Elevli
Ateşçiler: Ömer Alper İzci, Gökhan Hızarcıoğlu, R. Kürşad Süren, Sidar Baran, Okan Kağnıcı, İ. Hürcan Sürmeli
Sekreterler: Esra Dayan, S. Ezgi Memiş, Aysel Şereflioğlu Makinist: Kutay Şahin
Dekor Tasarımı: Tayfun Çebi
Kostüm Tasarımı: Funda Çebi
Işık Tasarımı: Barbaros Gülaçtı
Koreografi: Boğaç Özbakır
Müzik: Selçuk Yılmaz
Yönetmen Yardımcısı: Emel Elevli
Asistanlar: Sidar Baran, İsmail Sabri Memiş
Sahne Amiri: İsmican Ekinci
Kondüvit: Erol Karayılan
Işık Kumanda: İlkay Demirel
Suflöz: Tuğba İnci
Dekor Sorumlusu: Halil Çakmak
Aksesuar Sorumlusu: Sezai Şekercigil
Kadın Terzi: Arzu Ereyizlioğlu Gürdal
Erkek Terzi: Mustafa Aytar
Perukacı: Demet Altıntaş
Yazan: Eugene O’Neill
Çeviren: Aziz Çalışlar
Yöneten: Ferdi Dalkılıç OYUNCULAR: Yang: Orkun Yılmaz
Paddy: Kerem Yücel
Long: Mert Can Sevimli
Mildred: Damla Yavaş
Teyze: Emel Elevli
Ateşçiler: Ömer Alper İzci, Gökhan Hızarcıoğlu, R. Kürşad Süren, Sidar Baran, Okan Kağnıcı, İ. Hürcan Sürmeli
Sekreterler: Esra Dayan, S. Ezgi Memiş, Aysel Şereflioğlu Makinist: Kutay Şahin
Dekor Tasarımı: Tayfun Çebi
Kostüm Tasarımı: Funda Çebi
Işık Tasarımı: Barbaros Gülaçtı
Koreografi: Boğaç Özbakır
Müzik: Selçuk Yılmaz
Yönetmen Yardımcısı: Emel Elevli
Asistanlar: Sidar Baran, İsmail Sabri Memiş
Sahne Amiri: İsmican Ekinci
Kondüvit: Erol Karayılan
Işık Kumanda: İlkay Demirel
Suflöz: Tuğba İnci
Dekor Sorumlusu: Halil Çakmak
Aksesuar Sorumlusu: Sezai Şekercigil
Kadın Terzi: Arzu Ereyizlioğlu Gürdal
Erkek Terzi: Mustafa Aytar
Perukacı: Demet Altıntaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder