Hayal kurmak ne çok umut barındırır ait olduğu zamanda. Hatta durdurur zamanı ve her şeyi mümkün kılar. Acıyı, hüznü almaz içine; saf bir neşeyle güzelleştirir sahibini. Şartlar ne olursa olsun, mekânın sınırlarını kaldırır. Gece uykuya dalmadan, sabah uykuyla uyanıklık arasında kurduğumuz hayallerimiz vardır ki; bunlar çocukluğumuzun sürdüğü ama yetişkin olduğumuz söylenen yıllarda da bizimdir. Sonra hayat devam eder, yenik düşer birçok umut kim bilir. Yine de kapıyı açıp dışarı çıktığımızda olasılıklar yığılır önümüze. Peki ya tüm bunlar, kilitli bir kapının ardında, dört duvarın içinde, tek mutlak bir gerçek olsaydı. Hayal kurmaktan, geçmişi yeni bir hayalle yeniden diriltmekten ve umutları özenle saklamaktan başka nefes alabilme gerekçesi olmasaydı insanın. Düşüncesi bile hüzün veriyor biliyorum. Bir de tam dışarıdan seyircisi olsanız, dört duvarın içinde yaşayan iki insanın hayallerinde özgürlüklerini nasıl inşa ettiklerine tanıklık etseniz, o empati ruhunuzu delip geçmez mi?
Charlotte Jones yazdığı eserde, Dora ve Persephone’nun hikayesinde, emin olun
bizim de yaralarımıza dokunuyor. Boşuna değildi seyrederken dökülen yaşlar ve yüzlerde
oluşan gülümsemeler.
“Havada Yüzmek” bana, gerçek anlamda hapishanede yaşamasa bile birçok kadının
ya da insanın, hayallerinde özgürlüğünü nasıl yaşayabildiğini hatırlattı. Kaçtıkları
hayallerde, karakterlerinin yıllar içindeki gelişimini, değişimini gördük. Dora,
sanki zaman zaman benimle konuşuyordu. Persephone, neşeli kimliğine her
büründüğünde, içimdeki çocuğa sesleniyordu. Acıları, duyuramadıkları çığlıkları
ve yaşayamadıkları, ilmek ilmek hayallerinde işlendikçe sarılıp dindirmek istedik
hüzünlerini.
Erkek egemen ve kadını baskılayan bakışın bir yerde yaşaması için orada mutlaka
erkek varlığına gerek yok. O bakışı benimseyen kadınlar da aynı yanlışı
sürdürüyor. Nefes alsa bile, hayatları yok edilen kadınların, sessiz kalan,
mücadeleyi bilmeyen anneleri gibi. Onları unutanların, yok sayanların, dünyaya
getirenler olduğunu bilmek…
Antalya Devlet Tiyatrosu’nda “Havada
Yüzmek” oyununun prömiyer akşamında, çarpıcı bir hikayenin anlatımını hayranlıkla
seyrettim. Kendi adıma özellikle, herkesin fark etmesini istediğim detay ise;
sahne geçişlerindeki o yumuşaklık ve oyuncuların karakterlerin duygularını en
sahici biçimde bize hissettirmeleriydi. Yunus Emre Bozdoğan’ın mükemmel
rejisiyle, atmosfer, dekor ve hikayeye eşlik eden her şey, bize o odanın içinde
yılların nasıl geçtiğini en iyi haliyle anlattı. Persephone’yi canlandıran
Filiz Uysal Güç’ü yıllar önce Lysistrata’ da seyredip çok beğenmiştim. “Havada
Yüzmek” oyununda onu yeniden seyretmek hayranlık vericiydi. Acısını, coşkusunu
her sahnede yaşattı. Dora’yı canlandıran Demet Benli’yi uzun bir aradan sonra
yeni bir rolde seyrederken içimden sürekli, “vay be, of, harika” demekten
kendimi alıkoyamadım. Dora ancak böyle vücut bulabilirdi, muhteşemdi.
Tüm oyun, her bir alkışı ve tekrar tekrar seyredilmeyi hak eden, çok iyi bir performanstı.
Şartlar ne olursa olsun, hayaller
kurmanın, umudu beslemenin mutlaka iyi bir sonu olabileceğini bize gösterdiler.
“Her şey mümkün”
“Saksıda çiçekler
yetiştirebiliriz, canımız ne isterse onu yaparız.”
Antalya Devlet Tiyatrosu
“Havada Yüzmek”
1 Perde
Yazan: Charlotte Jones
Çeviren: Seçil Honeywil
Rejisör: Yunus Emre Bozdoğan
OYUNCULAR:
Dora: Demet Benli
Persephone: Filiz Uysal Güç
Dekor Tasarımı: Gözde Yavuz
Kostüm Tasarımı: Gökçe Şener
Işık Tasarımı: Osman Uzgören
Müzik: Oktay Köseoğlu
Koreografi: Özlem Tekinay
Görüntü Tasarımı: Gözde Yavuz
Dramaturg: Canan Kırımsoy
Yönetmen Yardımcısı: Meltem Gülenç
Asistanlar: Kutay Şahin, Aysel Şereflioğlu
Sahne Amiri: Özcan Önkür
Kondüvit: Faruk Duran
Işık Kumanda: Hakan Badak
Suflöz: Tuğba İnci
Dekor Sorumluları: Mustafa Sencar, Tugay Kaş
Aksesuar Sorumlusu: Sezai Şekercigil
Terzi: Arzu Ereyizlioğlu Gürdal
Perukacı: Baki Özkuş
Projeksiyon Kumanda: Fikret Baran