20 Aralık 2016 Salı

Benim de Artık Bir Kişisel Koçum Var

Memleket uzun zamandır yangın yeri ve biz mahcubiyetle hayatta kalanlarız. Kendimizi anlattığımız sayfalarda siyaha, yasa bürünüp ertesi gün ne paylaşmak istersek isteyelim önce bir yutkunup bin kez düşünüyoruz. Kendi adıma ben bu durumdayım. Ateşin düştüğü yeri yaktığı, yaşamın en gerçek tarifi bugünlerimiz.

Blog sayfam son 6 yıldır Google'da beni bulduran tek anlatıcımdı ve yanına zevkle yazdığım Antalya Lezzetleri, FullAntalya, AntalyaCityZone, Antalya Ekspres sayfaları da eklendi. Yazdıkça iyileşen, güzelleşen günlerim oldu her zaman. 
2016 yılı ise; daha ilk haftasından son aya kadar, sert bir fırtına estirip 36 yaşımı güzelce savurdu sağolsun. İş hayatında kaçak, aşk hayatında kurban hallerimle, bir baktım kendime dışarıdan ... 
Eyvah!

Battaniyenin altında kedim gibi kıvrılıp kendimden ve hayattan saklandığım günlere geri dönmüştüm. Tam 12 gün önce, yeniden açtığım instagram hesabımda gezinirken, ışıltılı gülümsemesi yolumu kesti aniden. 2 yıldır tanıyorum onu aslında ama itiraf ediyorum, vefasızlığımdan ihmal ettim arkadaşlığımızı. İşte şimdi, o benim kişisel koçum, spor hocam bazen de "Superman"im.

12 gün önce başladığımız uzaktan eğitimimizle, ilk önce battaniyelerim benden kurtuldu. Sonra hemen eğitime başladık. Kişisel koçum, sağlıklı beslenmemi, yürüyüşlerimi, gün içinde ne kadar su içtiğimi, ne zaman uyanıp ne zaman uyuduğumu takip ediyor, egzersiz programımı düzenli olarak hazırlıyor ve asla üşengeçlik yapmama müsade etmiyor. Bunların hepsini mesajla, telefon görüşmelerimizle sağlıyor. Sesimin düştüğü anlarda görüntülü görüşmelerimizle hemen iyi hissetmemi sağlıyor. Veeeee 1 kilo verdim bile. 

Serkan Hocam ile bu çalışmamız öncesinde, sertifikalı koçlara karşı ön yargılıydım. Zaten benim her an ulaşabildiğim muhteşem bir psikoloğum var, neden bir kişisel koça ihtiyaç duyarım ki diye düşünüyordum. En çok da bunun için merak ettim aslında ve sordum, şu an yaşayarak öğreniyorum. İlk öğrendiğim; psikoloğumun ruhuma etkisi bambaşka, kişisel koçumun bedenimin işleyişine etkisi başka. O nedenle, daha önce söylemiştim, her eve bir psikolog nasıl şart ise; her eve bir kişisel, spor koçu da şart diye düşünüyorum.


Serkan Kısa, işini yaşam biçimi haline getirmeyi başaran, spor, beslenme ve motivasyon konusunda sunabileceği hizmetleri sürekli geliştiren, öğrencilerinin fiziksel sağlığı ve iyi hissetmeleri için özveriyle çalışan bir hoca. Çok şanslıyım ben de. Kendisi hakkında daha detaylı bilgileri sunmak için yakında bir söyleşimiz olacak. Birkaç hafta sonra birebir derslerimiz başlayacak İstanbul'da.
Öncesi ve sonrası fotoğrafımı, utanır paylaşamam ama spor yaparken çekilen fotoğraflarımı eklerim yazılarıma belki. 
Ne demişti Superman: "İki seçeneğin var Arzu, ya gülümsemeyi seçersin ya da üzülmeye devam edersin. Hadi biz gülümseyelim"  :)

http://www.serkankisa.com.tr/
https://www.instagram.com/serkancity/
https://twitter.com/serkancity

15 Aralık 2016 Perşembe

O ÖPÜŞ .....


Yüz koca sene geçse üzerinden bıraktığınız hangi iz adınızı yaşatır ?
Herkes bilir eserinizi belki isminizin bile önündedir.

Nakış nakış, ince ince ve güzel aklının düşündükleriyle resmini bitirdiğinde,
ressamın gördüğü, bizim gördüğümüz de değildir üstelik.

O ÖPÜŞ .....

Ne zaman Klimt' in "The Kiss" resmine baksam, 
şefkatin, sevginin, tutkunun, erotizmin ve aşkın tüm halini görürüm.
 Gerçek dünyada hepsi bir ilişkinin "var" ları olsa keşke.
Ancak bir resim hissettirir işte !

Bir başkası için hissettirdiği, kendi içinde, o an sığ denizinde yüzenlerdir, o kadardır sadece ...

En basit anlamı, en yalın kelimelerinden dinlesem,
resimdeki adamın esmerliği gibi teni yakan bir tonu vardır sesinin, dudaklarından değip geçen,
hani aşık olunca gönlün tatlı bir sızlaması vardır, saç telinden ayak ucuna uzanır ...
Öyle dokunur kadının beyaz, bembeyaz yanağına.
Sevgili sarılmış, elleri boynunda, saçında, yüzünde ...

Klimt, zamanı "yok",
"AŞK" ı sonsuz kılmış,
yalnız bir öpücükle.

Ve daha neler yazdırır ...


Arzu
12/ 07/ 2012 00:58 Perşembe


8 Aralık 2016 Perşembe

40 Gelmeden...

Kim bilir 40 yaşımı görebilecek miyim? Bir sonraki dakikamız bile olasılıksa...

Konuya gelirsem eğer,


No Tomorrow  isminde bir dizi keşfettim. 10 sene önceki halime dönüp izleseydim, daha aklı başında kararlar alabilirdim. Şu an gerçekten 10 sene önceki halime dönme imkanım yoksa, o halde 36 da neler yapabilirim? 

4 sene kaldı hatta 3 :))

Bu dizide, çok tatlı bir kız ve tam benim tipim acayip seksi bir erkek, 8 ay sonra dünyanın sonu gelecekmiş gibi, yapmak istediklerinin listesini, hep yanında taşıdıkları küçük bir deftere yazıyorlar


Başlıyorum, buradan da duyuruyorum:
1- ........
2- ......
3-....

Biliyordum böyle olacağını :) yazmaya cesaretim yok ki; yaşamaya olsun. Neyse ben listemi gizli gizli yazıyım kendi defterime.

Bu arada, veganlık konusunda henüz, buzdolabındaki sütleri tüketemediğim için hala başarısızım. Az önce balkabağını keserken, rengi ve dokusu o kadar beni cezbetti ki; kıtır kıtır çiğ yemeye başladım. Sanki tereyağ sürülmüş galeta gibi bir tadı var. Siyah fasulyeyi henüz pişirmedim. En azından, ekmek ve diğer tüm unlu mamüllerden uzak duruyorum. Dışarıdaysam, açlıktan kıvransa da bedenim, eve kadar dayanıyorum. Çikolatadan uzak, türk kahvesiyle aşk halindeyim. Şimdi bir bölüm daha No Tomorrow izleyip listeme devam ediyorum.

Not: Fotoğraf, 11 sene önceki halim.

6 Aralık 2016 Salı

Hijyen Kabuslarım


2015 yılı Eylül ayında yazdığım kabuslarım zaman aşımına uğramadığı için paylaşmak istedim. O dönem ve öncesi yaşadıklarıma obsesif kompulsif bozukluk tanısı konsa da, zor durumda kalmadıkça ilaç kullanmayı, tamamen kişisel olarak reddediyorum. Kullanıp faydasını gördüm.
Kararım kesin ve nettir ki; gerçek sevgiyi hissetmek ve düzenli spor yapmak, başarılı bir terapistle çekinmeden konuşabilmek, benim durumumda yeterli. Şu an sorun yok, zararım yok kimseye, deli değilim, sevebilirsiniz beni :))
Ne olur kimse kimseyi sevgisiz bırakmasın.

İşte o yazım:

Bu konu hakkında yazmaya hep çekiniyorum. Oysa hepimizi zaman zaman rahatsız eden bir şeyler olduğuna eminim. Benim durumum, hayatımın bazı dönemlerinde klinik vaka haline gelebiliyor. Hijyenik kabuslarım nedeniyle yeni başladığım bir işi bıraktığım, ofis hayatından ağlayarak kaçmışlığım var. O günlerin hafızamdan tamamen silinmesini o kadar çok istiyorum ki...

Örnekler

Tuvaletten ellerini yıkamadan çıkan bir iş arkadaşı.
Ortak kullanılan tuvaletler.
El kurulamak için lavaboya bırakılan tuvalet kağıdı ruloları.
Çekilmeyen sifonların ardında bıraktığı görüntüler.
Burnunu karıştıranlar.
Fön çektiren kadınların en az 3 gün yıkamadığı saçlarını kaşıyıp tırnak arasından çıt çıt sesleriyle, çıkardıkları deri kalıntılarını sağa sola bulaştırmaları.
Gözümün içine baka baka parmağını kulağına sokup çıkardığıyla oynayanlar.
Kasiyerlerin poşeti verirken parmaklarını yalamaları.
Simitçi amcanın, simiti saracağı kağıdı diğer kağıtlardan ayırırken, yaladığı parmağını kullanması.
Banka gişesinde çalışanların, nüfus cüzdanımı almadan önce veya işlem sırasında, terli, yağlı yüzlerine, saçlarına, dudaklarına, burunlarına dokunmaları.

Aslında 10 maddeyle bitmez ama daha fazla mide bulandırmadan son vermek istedim. Bahsettiğim bu insan halleriyle karşılaştığım her ortamdan kaçıyorum, kaçmaya çalışıyorum. Mesela bir mağazada yarım saat özenerek seçtiğim giysilerin ödemesi için kasaya yaklaştığımda, kasada çalışan kişinin, kulağını karıştırdığını gördüğüm an, aldıklarımı yerine bırakıp mağazadan koşarcasına kaçıyorum.
Yere bir şey düşürdüğümde mutlaka yıkıyorum ya da ıslak mendil stoğumu yarıya indirene kadar siliyorum. Ellerim için de krem stoğum var :))
Beni tanıyanlar bu takıntılarımdan çok çektiğimi, çevremi de üzdüğümü bilirler. İlaçlar sadece takıntımı bastırma aşamasındaki sıkıntıyı önlüyor ama herhangi bir durumda ortaya çıkmasını engellemiyor. Bu nedenle ilaçları bıraktım, spora başladım.
Bu sorunun ilk ortaya çıkışını yıllar sonra fark ettim. Üniversite son sınıfta, Mado dondurmacısında garsonluk yapıyordum. Tuvalet temizliği en berbat saat aralığında bana verilmişti.  2 aylık garsonluk günlerimin 5 dakikalık kısmından kalan arınma seremonisinden kurtulamadım. Oysa üniversitenin ilk 3 yılını yurtlarda geçirmiştim. Aslında geçmişteki o hüzünlü günleri tamamen hafızamdan silip yeniden başlama kararım yeni değil. Çok kez bu kararı alıp en ufak kalp kırıklığında daha fazla su ve sabunla buluşuyorum. Emin olduğum tek gerçek: Huzurluysam takıntı yok.
Huzuru sağlayan ise; son zamanlarda sadece spor yapmak.
Tavsiye ediyorum, ne derdiniz varsa bırakın hemen ilacı düşünmeyi, yürüyün bol bol, koşun.
Tabii ki psikiyatriste danışmak en doğrusu ama derindeki sorunu çözmek, ilaçla bastırmaktan daha önemli. Ben de psikiyatristim sayesinde çözdüm ve onun reçetesiyle ilacımı kullanıp daha sonra azaltarak bıraktım. İnanın kendinizi tanımadan ve durumu kabullenmeden iyileşme süreci başlamıyor.
Bir de tabii etiket gibi yapışan "Ruh hastası bu" bakışlarına aldırmayın.
Önemli olan "İyi insan" olmak, gönül ferahlığı hissetmek yeter. Yukarıda saydığım 10 madde hayatımın sonuna kadar benim için geçerli olacak. Belki etkilerini hafifletirim, iştahımı kapatmasını ya da tüm günümü etkilemesini önlerim ama kaçmaya devam. Ellerini yıkamayan yaklaşmasın.
27.09.2015

5 Aralık 2016 Pazartesi

Bir Gasp Hikayesi


Dün bahsetmiştim, bugün mahkemem vardı. Avukatım beni temsil etti, gitmedim, 26 Aralık tarihine ertelendi.

TDK der ki:

Gasp: Bir malı sahibinin izni ve haberi olmadan zorla alma.

O akşam olanları, google saklıyor benim için. İsmim ve yaşadığım şehirle birlikte yazınca :))

İtiraf ediyorum, o kadar dalgın ve hüzünlü yürüyordum ki; hırsız beni yere düşürmesin de ne yapsın? Hazır ve kolay iş.

Peki kalp gasbı olayını ne yapacağız?
Kendini binbir güzel sözle sevdirip, gönlümü iznim olmadan çalanlar? Of neyse melankoliye geçiş yapmayacağım.

Vegan beslenme düzenimden konuşsak? Brokoli, avokado, kabak...
Her şey yolunda :)
Chia tohumları için henüz param badem sütüne yetmedi, vegan olamadım. Chiaları, içinde birer muz ezdiğim, laktozsuz süt dolu kasede bekletiyorum.
Geçen hafta aldığım siyah fasulye ile tecrübelerimi iki gün sonra anlatacağım.
Evet geçen hafta param vardı :)) siyah fasulye ve chia tohumu alabildim.

Twitterla dertleştim bugün: 1 hafta önce işim ve param var diye rahat harcama yaparken, az önce Migros'da 1 kavanoz Koska tahine param yettiği icin ağlıyorum sevinçten+
+hayat böyle umarsız. Acıdan da ağlasam, sevinçten de ağlasam, umrunda değil. İstikrarlı olduğum tek konu, şu istikrarsızlığım.



4 Aralık 2016 Pazar

Sadece Ben


Heyecanımdan mı? Telaşımdan mı? En çok da dönüp dolaşıp yalnızlığıma düşüşümden mi? Eminim hepsinden, yazmak zorundayım. Yeni blog sayfamda daha cesur ve daha çok "ben" olacağım.
Telaşım şu an, yarın gitmek zorunda olduğum mahkeme nedeniyle. Geçtiğimiz Ağustos ayında, oturduğum siteye girmek üzereyken beni düşüren hırsız çocukla karşılaşabilirim yarın. Dizimde ve ayağımda izi kalan yaranın acısı ve henüz geçmeyen korkularımın hesabını yapacağız sanırım. Keşke beni düşürmek zorunda kalmasaydı.

Sadece benden bahsedelim biraz.
Başlıklarla bahsedelim, kimse sıkılmasın, istediği satırdan başlasın mesela.

Neden Arzu Yeşer Taşkın?
Yeşer, babamın benim için seçtiği diğer ismim. Nüfus kağıdında yazmıyor. Fakir Baykurt'un Kaplumbağalar romanından, birbirinden güzel isimlerden biri.

Sevdiğim Yazarlar, Şairler:
Tabii ki Fakir Baykurt, Engin Geçtan, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Cemal Süreya....

Sevdiğim Oyuncu:

Belki onlarca var ama her zaman ilk aklıma gelen
Owen Wilson

Sevdiğim Diziler:
The Mentalist, Modern Family
Modern Family'de birbirine sadık, aşık ve neşeli çiftlere hayranım.
The Mentalist yayında değil. Yine de zaman zaman en baştan izlerim

AŞK

Ahhh...
Gerçekten derin bir ah duydum kendimden şu an :)
Bu yazıyı okuyan,  "Seni seviyorum, sana aşığım" dediğim tüm erkekler, (sayı veremiyorum) :)) benden ne duyduysanız hepsi doğruydu. Kalbimde, birinizin yeri, diğerinden daha az ya da daha çok değildi. Çünkü ben sevmeyi seviyorum. 

SAĞLIĞIM
Çok sık kilo alıp veriyorum. Diyet ya da sağlıklı beslenme çabalarımla değil, yatak döşek, bol gözyaşıyla, dört dörtlük aşk acısı zayıflatıyor bedenimi.

SPOR
Platese bayılsam da, param her zaman yetmediği için, en kolay ve bedava sporum yürüyüştür. Korkmadan bisiklet kullanmayı çok istiyorum ama...

YEMEK
Yıllarca hayvanları yemek istemiyorum dedim, dönem dönem tavuk ve balık yedim. Geçen yaz köfteyle kırmızı et açılışı yaptım, pişmanım. Süt, yoğurt, yumurta dahil tüm hayvansal ürünleri bırakıp vegan olabilmeyi diliyorum. Chia tohumuyla kahvaltıya yarın başlıyorum. Unlu her şeyi de bırakıyorum. Gluten mağduruyum.

En büyük hayalim:
"Roman yazarı" diye anılmak
40 a varmadan.
Burnumu küçülttürüp güzelleştirmek. Op. Dr. Güncel Öztürk'e... O tam bir sanatçı

Yazmak istediğim çok şey var ama siz okumak ister misiniz bilmiyorum. Şu mahkemeyi atlatayım, yarın yeniden yazarım.