12-06-2017
Susmak her şeyin yolunda gitmesini sağlar mı? Söylemek isteyip de vazgeçilen gerçekler, bireyden bağımsız, ne kadar saklayabilir varlığını?
Ufak bir sebep yeter, derinde olanı görünür kılmaya.
***
Ne çok susuyoruz ve nasıl da acı konuşuyoruz bazen değil mi?
***
Kendi gizlerinin masumluğuna inandığı için yargıladığı hayatların hatalarına sevinir insanın kötüsü. Hatalarını yarıştırıp “En büyük suçlu sensin” demek için fırsat yaratır benciller. Onlara hak veren, alkışlayan ve “Şahanesin” diye sırtını sıvazlayan riyakarları vardır ki, bu oyuncular dost sandıklarıdır.
***
Zaman, her birimizin bastırdığı öfke ve hüzünlere rağmen gelip geçer. İçten gelen, gerçek gülümsemeyi ararız, önce sunabilmeyi denemeden.
***
En yakınımız, kardeşimiz, annemiz, babamız… En iyi onlar anlar bizi diye düşünürken aslında birbirimizi hiç tanımadığımızı fark etseydik?
Peki gerçekten tanıyor muyuz?
Çekirdek aileyken her anı paylaştığımız, koşulsuz sevdiklerimizle aramıza fiziki ve manevi mesafeler girdiğinde değişir tablo. Kurulan cümleler kısalır, konuşulamaz olur her şey. Belki de iyidir böylesi. Derdi saklayıp neşeyi çoğaltmak korur bağları.
Gerçekten, dramdan kaçmak için faydalı mıdır susmak?
***
2014 yılında, 2 dalda Oscar’a aday olan bir film vardı izlemek istediğim. Aile dramlarını izlemekten kaçındığım için bu filmi izlemeyi de sürekli erteledim. Dilimize ‘Aile Sırları’ diye çevrilen filmin orijinal ismi ‘August: Osage County’. Sonunda izledim ve film izleme tercihlerimin ruh halime göre şekillenmesine izin vermeme kararı aldım. O sadece bir film ve evet acılar biraz abartılmış. Yine de Meryl Streep ve Julia Roberts’ı aynı film karesinde izlemek çok keyifli. Filmde, özellikle izlemenizi tavsiye ettiğim, sırların yavaş yavaş döküldüğü bir yemek sahnesi var ki…
***
‘August: Osage County’ in senaryosunu yazan Tracy Letts aynı zamanda, ülkemizde ilk kez 2006 yılında DOT Tiyatro tarafından sahnelenen ‘Böcek’ isimli oyunun da yazarı. John Wells’in beyazperdeye aktarıp yönettiği ‘August: Osage County’ de aslında tiyatroda sahnelenen ödüllü bir oyun. Bunu filmi izlerken de fark etmek mümkün. Tek mekanda, heyecan seviyesi düşmeyen diyaloglar, tiyatroda oyun izliyormuş hissi uyandırıyor. Sırların yarattığı ağır dramın içinde savrulan aile bireylerinin hikayeleri bambaşka yollara sapıyor. Yakıcı öfkenin geride sadece enkaz bırakmadığını, bazen yükselen sesin, aileyi acıdan koruyabildiğini anlatıyor film. Yine de her şeyi kontrol altında tutmaya çalışmanın nafile bir mücadele olduğunu da ispatlıyor. Çünkü biz olması gerekeni her dilediğimizde, beklediğimiz tüm cevapların sorularında bile sırlar gizliyor hayat, duysak da, duyup inkar etsek de…
***
Ne çok susuyoruz ve nasıl da acı konuşuyoruz bazen değil mi?
***
Kendi gizlerinin masumluğuna inandığı için yargıladığı hayatların hatalarına sevinir insanın kötüsü. Hatalarını yarıştırıp “En büyük suçlu sensin” demek için fırsat yaratır benciller. Onlara hak veren, alkışlayan ve “Şahanesin” diye sırtını sıvazlayan riyakarları vardır ki, bu oyuncular dost sandıklarıdır.
***
Zaman, her birimizin bastırdığı öfke ve hüzünlere rağmen gelip geçer. İçten gelen, gerçek gülümsemeyi ararız, önce sunabilmeyi denemeden.
***
En yakınımız, kardeşimiz, annemiz, babamız… En iyi onlar anlar bizi diye düşünürken aslında birbirimizi hiç tanımadığımızı fark etseydik?
Peki gerçekten tanıyor muyuz?
Çekirdek aileyken her anı paylaştığımız, koşulsuz sevdiklerimizle aramıza fiziki ve manevi mesafeler girdiğinde değişir tablo. Kurulan cümleler kısalır, konuşulamaz olur her şey. Belki de iyidir böylesi. Derdi saklayıp neşeyi çoğaltmak korur bağları.
Gerçekten, dramdan kaçmak için faydalı mıdır susmak?
***
2014 yılında, 2 dalda Oscar’a aday olan bir film vardı izlemek istediğim. Aile dramlarını izlemekten kaçındığım için bu filmi izlemeyi de sürekli erteledim. Dilimize ‘Aile Sırları’ diye çevrilen filmin orijinal ismi ‘August: Osage County’. Sonunda izledim ve film izleme tercihlerimin ruh halime göre şekillenmesine izin vermeme kararı aldım. O sadece bir film ve evet acılar biraz abartılmış. Yine de Meryl Streep ve Julia Roberts’ı aynı film karesinde izlemek çok keyifli. Filmde, özellikle izlemenizi tavsiye ettiğim, sırların yavaş yavaş döküldüğü bir yemek sahnesi var ki…
***
‘August: Osage County’ in senaryosunu yazan Tracy Letts aynı zamanda, ülkemizde ilk kez 2006 yılında DOT Tiyatro tarafından sahnelenen ‘Böcek’ isimli oyunun da yazarı. John Wells’in beyazperdeye aktarıp yönettiği ‘August: Osage County’ de aslında tiyatroda sahnelenen ödüllü bir oyun. Bunu filmi izlerken de fark etmek mümkün. Tek mekanda, heyecan seviyesi düşmeyen diyaloglar, tiyatroda oyun izliyormuş hissi uyandırıyor. Sırların yarattığı ağır dramın içinde savrulan aile bireylerinin hikayeleri bambaşka yollara sapıyor. Yakıcı öfkenin geride sadece enkaz bırakmadığını, bazen yükselen sesin, aileyi acıdan koruyabildiğini anlatıyor film. Yine de her şeyi kontrol altında tutmaya çalışmanın nafile bir mücadele olduğunu da ispatlıyor. Çünkü biz olması gerekeni her dilediğimizde, beklediğimiz tüm cevapların sorularında bile sırlar gizliyor hayat, duysak da, duyup inkar etsek de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder