1 Ağustos 2017 Salı

​Dijital Alemin Sanal Halleri

03-01-2017
“Eskiden” diye başlayan cümleleri heyecanla dinlerdim babamdan, annemden, okulda öğretmenlerimizden. Son zamanlarda benden 10- 15 yaş küçük arkadaşlarımla konuşurken aynı kelimeyi çok sık kullandığımı fark ettim. Dijital dünyanın en caf caflı ve günden güne değişen zamanlarında büyüyen biriyle sohbet etmek, akıllı telefonların eğlenceli uygulamalarını onlardan öğrenmek çok zevkli. Snapchat’te yüzümü değiştirirken, WhatsApp’dan mesaj gönderirken, emojilerle hislerimi anlatırken ben de eğleniyorum ama eskiyi özlediğimde hemen her şeyi kapatıp kağıda, kaleme, kitaplarıma sığınıyorum. Çünkü bu sanal alem, fena halde çalıyor zamanı.

Hiçbir şey göz göze, yan yana sohbetin yerini almasın istiyorum. Sokaklarda cafelerde oturanların, semt pazarlarında sebze meyve satanların, evde nihayet akşam bir araya gelen aile fertlerinin elinde hep telefon. Yaklaşıp “Kaldır kafanı” demek istiyorum, iki dakika sonra ben de İnstagram’da kayboluyorum.


Zamanın geçen her bir saniyesi bir daha yok ve onu işe yarar kullanmak ne kadar mühimse, o kadar da zor. Hiçbir anlamı ve faydası olmayan saçma sapan sanal sayfalarda gezmemek, bir yetişkin gibi davranıp en verimli olunması gereken zamanı çöpe atmamak irademizle mümkün. Elbette sosyal ağlarda olmalıyız, bulunduğumuz çağ bunu gerektiriyor, uyum sağlamak, haberdar olmak için bu şart. Mesela ben, bir marka ya da bir yer hakkında bilgi sahibi olmak istediğimde Google’a sorduğumda karşıma Facebook sayfası çıkıyor. Bin kez Facebook sayfası açıp kapadığım ve şu an o dünyadan yine kaçtığım için okuyamıyorum. Web sayfasına bakmak istiyorum, hiçbir şey güncel değil. Çok doğal, çünkü bir markanın Facebook profiliyle daha çok insana ulaşması daha kolay. Yine de sanal dünyanın doğrulanabilir olması ancak tecrübeyle muhtemel. Öyle ya, sosyal ağlarda kendini anlatan paylaşımlarıyla göz kamaştıran, oysa sizin için hayal kırıklığı yaratan yeni markalar, restoranlar, oteller, hatta tanıdığınız insanlar yok mu hiç?

Dijital alemin sanal hallerini, şu an birkaç kuşak birlikte yaşıyoruz. Ben en çok 2010 yılından sonra doğanların, yıllar içinde günlük hayatları ne kadar dokunmatik ve nasıl bir hissiyata sahip olacak merak ediyorum.

Arzu Taşkın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder