10-04-2017
Der ki Türk Dil Kurumu sözlüğünde:
Rastlantı: Bilgiye, isteğe, kurala veya belli bir sebebe dayanmaksızın oluveren karşılaşma, tesadüf.
Tesadüf: Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi.
***
Yıllar geçtikçe ömrümün yaş dediğim takvim sahnesinde, daha çok düşünüyorum: Tercih ettiğim ne varsa hepsinde hür iradem mi var yoksa görünmez iplerle bağlandığım yargılar mı? “El âlem ne der?” , “O ne der?” , “Kalbi acır mı?” , “Sevmez mi beni artık?” gibi soruların mahkumiyetinde kendim için bir tane bile soru sormamışım “Ben ne istiyorum?”
Sonra olup biten her şeye, bir seyirci gibi uzaktan bakınca yaşamımın seçimlerimden ibaret olmadığını fark ediyorum. Rastlantılar…
Ve benim onları bir zamanlar düşleyerek, nakış nakış an’a çağırışım…
***
Şuna eminim ki yüzlerce şair, yazar ve filozof; rastlantılar, kader, tesadüfler, yazgı ve bizim çabalarımız hakkında binlerce söz söylese de, her birimizin cümlesi ayrı. Dönüm noktalarımız, yolların sonunda vardığımız menzilde hikayelerimiz apayrı ama hislerimiz ortak. Pişmanlıklar, kalp sızıları, keşkeler, yasaklar, vicdan muhasebeleri…
Ah bir konuşabilsek, anlaşabilsek…
***
Rastlantılar çizer benim de tablomu. Sonra onu süslemek naçizane çabama kalır. Tek fark bu çaba günden güne olgunlaşır, fevrilikten uzak, daha aklı başında ilerler. Çünkü dünkü ben ile şu anki ben arasında farksız kalırsam utanırım kendimden. Gelişmeyen ruhun ve sorgulamayan zihnin varlığı tembel bir yaşam belirtisidir sadece. Elbette kusursuz değil tüm kararlarım, sözlerim ve tavırlarım ama düstur edindiğim, babamdan, annemden öğrendiğim, olmazsa olmazım vicdanımın sesini dinlemektir.
***
Bir dönem yalnızlığıma arkadaş olan kişisel gelişim kitaplarım vardı okuduğum. ‘Şimdi’nin yarın üzerindeki gücünü öğrendim onlardan, bazen de romanlardan…
Mesela Paulo Coelho:
“Geleceği nasıl seziyorum? Şimdinin işaretleri sayesinde. Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır.”
İşte bu öğrendiklerim sayesinde ben de, şu dakikanın akan her saniyesinde kaygıdan uzak kalmayı başarıyorum. Öyle ya, henüz var olmayan bir zamanın (yarının) tedirginliği bana ne kazandırabilir ki? Bugün aldığım her karar, doğru veya yanlış sadece bugünün rastlantılarından, çabalarından ve güzel düşüncelerinden ibaret olmalı. Der ki yine Paulo Coelho: “Becerebilsem ‘talih’ ve ‘rastlantı’ sözcükleri üzerine büyük bir ansiklopedi yazardım. ‘Evrensel Dil’ bu sözcüklerle yazılır.”
***
Bir kelime gelir konar hafızama, onunla an’dan yarına kocaman bir hikaye yazabilirim. Yeter ki düşünce sade ve niyet saf olsun. Ne imkansız olabilir ki?
Rastlantı: Bilgiye, isteğe, kurala veya belli bir sebebe dayanmaksızın oluveren karşılaşma, tesadüf.
Tesadüf: Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi.
***
Yıllar geçtikçe ömrümün yaş dediğim takvim sahnesinde, daha çok düşünüyorum: Tercih ettiğim ne varsa hepsinde hür iradem mi var yoksa görünmez iplerle bağlandığım yargılar mı? “El âlem ne der?” , “O ne der?” , “Kalbi acır mı?” , “Sevmez mi beni artık?” gibi soruların mahkumiyetinde kendim için bir tane bile soru sormamışım “Ben ne istiyorum?”
Sonra olup biten her şeye, bir seyirci gibi uzaktan bakınca yaşamımın seçimlerimden ibaret olmadığını fark ediyorum. Rastlantılar…
Ve benim onları bir zamanlar düşleyerek, nakış nakış an’a çağırışım…
***
Şuna eminim ki yüzlerce şair, yazar ve filozof; rastlantılar, kader, tesadüfler, yazgı ve bizim çabalarımız hakkında binlerce söz söylese de, her birimizin cümlesi ayrı. Dönüm noktalarımız, yolların sonunda vardığımız menzilde hikayelerimiz apayrı ama hislerimiz ortak. Pişmanlıklar, kalp sızıları, keşkeler, yasaklar, vicdan muhasebeleri…
Ah bir konuşabilsek, anlaşabilsek…
***
Rastlantılar çizer benim de tablomu. Sonra onu süslemek naçizane çabama kalır. Tek fark bu çaba günden güne olgunlaşır, fevrilikten uzak, daha aklı başında ilerler. Çünkü dünkü ben ile şu anki ben arasında farksız kalırsam utanırım kendimden. Gelişmeyen ruhun ve sorgulamayan zihnin varlığı tembel bir yaşam belirtisidir sadece. Elbette kusursuz değil tüm kararlarım, sözlerim ve tavırlarım ama düstur edindiğim, babamdan, annemden öğrendiğim, olmazsa olmazım vicdanımın sesini dinlemektir.
***
Bir dönem yalnızlığıma arkadaş olan kişisel gelişim kitaplarım vardı okuduğum. ‘Şimdi’nin yarın üzerindeki gücünü öğrendim onlardan, bazen de romanlardan…
Mesela Paulo Coelho:
“Geleceği nasıl seziyorum? Şimdinin işaretleri sayesinde. Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır.”
İşte bu öğrendiklerim sayesinde ben de, şu dakikanın akan her saniyesinde kaygıdan uzak kalmayı başarıyorum. Öyle ya, henüz var olmayan bir zamanın (yarının) tedirginliği bana ne kazandırabilir ki? Bugün aldığım her karar, doğru veya yanlış sadece bugünün rastlantılarından, çabalarından ve güzel düşüncelerinden ibaret olmalı. Der ki yine Paulo Coelho: “Becerebilsem ‘talih’ ve ‘rastlantı’ sözcükleri üzerine büyük bir ansiklopedi yazardım. ‘Evrensel Dil’ bu sözcüklerle yazılır.”
***
Bir kelime gelir konar hafızama, onunla an’dan yarına kocaman bir hikaye yazabilirim. Yeter ki düşünce sade ve niyet saf olsun. Ne imkansız olabilir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder