08-02-2017
Bazı kitaplar vardır, bitirseniz bile arada aklınıza bir şey takıldığında ya da hatırlamak istediğinizde dönüp tekrar okursunuz. Benim için bu anlamda 3-4 kitap var, başucumda duran. Biri Nutuk, diğerleri Engin Geçtan’ın “Hayat” isimli kitabı ve Rollo May’ın iki kitabı. Rollo May’ın kitaplığımdaki eserlerinden biri “Yaratma Cesareti” ve son günlerde yine elimden bırakamadığım ”Aşk ve İrade”. Bildiğiniz gibi malum gün yaklaşıyor, tüketim çılgınlığının son yıllardaki buluşu “Sevgililer günü”… Herkes aşktan bahseder, dörtlükler paylaşır, şarkılar çalar radyolarda… Ben pencereme konan bir çift kuşa bakarım… Ah ne diyordum, kitaplar! Evet elimden bırakamadığım “Aşk ve İrade” nin sayfalarında, altını çizdiğim müthiş cümleler var.
Mesela:
“Geçmişte kendimizi yönlendirdiğimiz eski mitler ve simgeler yok artık; kaygı kol gezmekte ve biz, birbirimize sıkıca sarılıp, hissettiklerimizin aşk olduğuna kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz. İrademizi kullanmıyoruz çünkü bir şeyi veya kişiyi seçersek diğerini kaybedeceğimizden korkuyoruz.”
Nasıl doğru! Kendimizi nelere inandırmaya çalışıyoruz, durup düşünmeye bile vakit ayıramıyoruz. Hızla tüketmekten, sığ kalıplara takılıp kalmaktan aslında yaşamıyoruz bile. Tutkuyu önemsemiyoruz. Oysa o olmadan her şey yüzeysel ve anlamsız.
Rollo May, kitabında, insanların gerçek aşktan uzaklaştıkça, sadece fiziksel tatminin peşinde olduklarına dikkat çekiyor. Yazarın da hoşuna gitmeyen bu durum, ona göre, aslında tutkunun kaybolmasından kaynaklanıyor. Tutku, hayatın her alanında, sanatta ve aşkta da olmalıdır. Yazar aynı zamanda teknolojinin bu kadar ilerlemesinin de tutkunun yok olmasında etken olduğunu savunuyor. Haklı; ne büyük aşklar yaşanıyor sosyal ağlarda ama diğer taraftan ihanet özgürlük kavramıyla süslendikçe, kırılan binlerce kalp var.
Yazar, aşkın tutkuyla yetinemeyeceğini, güven ve dostluğa da ihtiyaç duyduğunu söylüyor. “Aşk” ın varlığı, tutku olmadan, hızlı tüketime uyum sağlamaya çalışarak zarar görüyor. Gerçi, bir de bu durumu sanki olması gerekenmiş, pek de güzelmiş gibi kabul edip yaşayanlar hatta önerenler de var. Aşkın en önemli unsurlarından “tutku” ve “sadakat” ı yadsıyarak, bencil ve anlık hazlarını yüceltenlerin, bu hallerinden memnuniyetleri de ilginç ve ayrı bir inceleme konusu.
Aşkın varlığını ve insan yaşamında taşıdığı değeri yücelten Rollo May’ın kitaplarını en çok bu nedenle önemsiyorum. Özelikle “Aşk ve Ölüm” başlığında anlattıklarını mutlaka okumalısınız. “Ölümsüz olduğumuzu bilseydik, bu kadar sevebilir miydik?” diye soruyor yazar.
“Geçmişte kendimizi yönlendirdiğimiz eski mitler ve simgeler yok artık; kaygı kol gezmekte ve biz, birbirimize sıkıca sarılıp, hissettiklerimizin aşk olduğuna kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz. İrademizi kullanmıyoruz çünkü bir şeyi veya kişiyi seçersek diğerini kaybedeceğimizden korkuyoruz.”
Nasıl doğru! Kendimizi nelere inandırmaya çalışıyoruz, durup düşünmeye bile vakit ayıramıyoruz. Hızla tüketmekten, sığ kalıplara takılıp kalmaktan aslında yaşamıyoruz bile. Tutkuyu önemsemiyoruz. Oysa o olmadan her şey yüzeysel ve anlamsız.
Rollo May, kitabında, insanların gerçek aşktan uzaklaştıkça, sadece fiziksel tatminin peşinde olduklarına dikkat çekiyor. Yazarın da hoşuna gitmeyen bu durum, ona göre, aslında tutkunun kaybolmasından kaynaklanıyor. Tutku, hayatın her alanında, sanatta ve aşkta da olmalıdır. Yazar aynı zamanda teknolojinin bu kadar ilerlemesinin de tutkunun yok olmasında etken olduğunu savunuyor. Haklı; ne büyük aşklar yaşanıyor sosyal ağlarda ama diğer taraftan ihanet özgürlük kavramıyla süslendikçe, kırılan binlerce kalp var.
Yazar, aşkın tutkuyla yetinemeyeceğini, güven ve dostluğa da ihtiyaç duyduğunu söylüyor. “Aşk” ın varlığı, tutku olmadan, hızlı tüketime uyum sağlamaya çalışarak zarar görüyor. Gerçi, bir de bu durumu sanki olması gerekenmiş, pek de güzelmiş gibi kabul edip yaşayanlar hatta önerenler de var. Aşkın en önemli unsurlarından “tutku” ve “sadakat” ı yadsıyarak, bencil ve anlık hazlarını yüceltenlerin, bu hallerinden memnuniyetleri de ilginç ve ayrı bir inceleme konusu.
Aşkın varlığını ve insan yaşamında taşıdığı değeri yücelten Rollo May’ın kitaplarını en çok bu nedenle önemsiyorum. Özelikle “Aşk ve Ölüm” başlığında anlattıklarını mutlaka okumalısınız. “Ölümsüz olduğumuzu bilseydik, bu kadar sevebilir miydik?” diye soruyor yazar.
Kitabın, Aşk, İrade, Cinsellik ve Ölümle ilgili bölümlerinde sık sık Freud öncesi ve sonrası, toplumun düşünce süreçlerinin nasıl değiştiğinden bahsediyor yazar. Günümüzde, aşkın sorumluluktan uzaklaşarak özgürlük fikriyle nasıl da derinlikten uzak bir hale geldiğini anlatıyor.
Sevgili olabilmenin en güzel yanı budur, yaşadığınızı hissedersiniz. Ömür, son yıllarda dayatıldığı gibi yalnız değil, birlikte yaşanabildikçe güzelleşir. Çünkü, iki kişi arasında, karşılıklı ve tutkuyla yaşanan “Aşk”, hayatın kaçınılmaz acıları ve engellerine karşı iyileştirici bir şifaya sahiptir, neşeyi çoğaltır, yaşamı anlamlı kılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder