22-05-2017
“Bir kelime kararını, bir duygu hayatını, bir insan seni değiştirebilir.”Konfüçyus
Uğruna düşler kurup sevindiğimiz ya da gelişiyle derinden yara aldığımız ‘söz’ü: “Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil” diye anlatmış sözlük.
‘Bir düşünceyi eksiksiz anlatan kelime dizisi’… Düşünüyorum bu cümle üzerinde. Gerçekten de iki dudağımızın arasından çıkan cümleler, zihnimizde olanı eksiksiz anlatabilir mi? Hisler de eklenince kelimelerin tonuna, anlam maksadını aşar mı?
…
Söyleyenin sakınmadığı söz, hüznünden bile esirgediğini kırabilir, kim bilir? Dağılan kalbin parçaları etrafa yayılınca, sessizliğe sığınır karşılıklı iki ruh. Kayıp giden zamanı telafi etsin diye susar tüm kelimeler. Dayanamaz biri ilk sözü söyler ve işte o kaybetmekten korkandır. Oysa sözler iletişim kurabilmenin en kolay yoludur ama doğru kullanılmadığında, özenle inşa edilen her ne varsa yıkıp darmadağın edebilir.
…
Bir de öylesine, an’ı kurtarmak için söylenen boş sözler vardır düşünmeden dilden doğan. Atmosferde kapladığı yeri ziyan eden bu sözlere inanan saf yüreklere çok yazık. ‘Söz’ ü ‘söz’ bilip inanırlar hatta. Sonra da vaadini tutmayanların merhametsizliğinden yine ufacık bir umut, yeni bir ‘söz’ bekler üstelik, kalbi kırık, söz mağduru.
…
Kırık kalbini kendi kendine onaran, duyduğuna şaşkın ve duyamadıklarına hasret, bekler. Kitapları sayfalarca süsleyen mucizevi satırlar iyileştirir bu mağdurun ruhunu. Yazabilirse o da dener ama içinde ısrarcı bir ses: “Yazma, konuş, susma…” dedikçe susmak en zorudur. Silmek isterken hafızasından detayları, dilinin ucunda yanıp tutuşan ‘söz’ler daha da kanatır yarasını. Buna rağmen bilir ki duyduğu her kelimenin mimarı biraz da kendisidir. Çünkü izin vermiştir her cümlenin biperva çarpmasına gönlünün duvarlarına.
…
İki ruhun sözleri başlayınca dökülmeye zihinden, haklı olmanın yarışından uzak olmalı ki sevgi ve huzur kalsın izlerinden geriye. Bu kadar basit aslında.
‘Bir düşünceyi eksiksiz anlatan kelime dizisi’… Düşünüyorum bu cümle üzerinde. Gerçekten de iki dudağımızın arasından çıkan cümleler, zihnimizde olanı eksiksiz anlatabilir mi? Hisler de eklenince kelimelerin tonuna, anlam maksadını aşar mı?
…
Söyleyenin sakınmadığı söz, hüznünden bile esirgediğini kırabilir, kim bilir? Dağılan kalbin parçaları etrafa yayılınca, sessizliğe sığınır karşılıklı iki ruh. Kayıp giden zamanı telafi etsin diye susar tüm kelimeler. Dayanamaz biri ilk sözü söyler ve işte o kaybetmekten korkandır. Oysa sözler iletişim kurabilmenin en kolay yoludur ama doğru kullanılmadığında, özenle inşa edilen her ne varsa yıkıp darmadağın edebilir.
…
Bir de öylesine, an’ı kurtarmak için söylenen boş sözler vardır düşünmeden dilden doğan. Atmosferde kapladığı yeri ziyan eden bu sözlere inanan saf yüreklere çok yazık. ‘Söz’ ü ‘söz’ bilip inanırlar hatta. Sonra da vaadini tutmayanların merhametsizliğinden yine ufacık bir umut, yeni bir ‘söz’ bekler üstelik, kalbi kırık, söz mağduru.
…
Kırık kalbini kendi kendine onaran, duyduğuna şaşkın ve duyamadıklarına hasret, bekler. Kitapları sayfalarca süsleyen mucizevi satırlar iyileştirir bu mağdurun ruhunu. Yazabilirse o da dener ama içinde ısrarcı bir ses: “Yazma, konuş, susma…” dedikçe susmak en zorudur. Silmek isterken hafızasından detayları, dilinin ucunda yanıp tutuşan ‘söz’ler daha da kanatır yarasını. Buna rağmen bilir ki duyduğu her kelimenin mimarı biraz da kendisidir. Çünkü izin vermiştir her cümlenin biperva çarpmasına gönlünün duvarlarına.
…
İki ruhun sözleri başlayınca dökülmeye zihinden, haklı olmanın yarışından uzak olmalı ki sevgi ve huzur kalsın izlerinden geriye. Bu kadar basit aslında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder