27-02-2017
“Olasılıksız” isimli romanı okumasa da, duymayan yoktur sanırım. 2006 yılında, April Yayıncılık tarafından yayınlanan bu kitap sayesinde, yazarı Adam Fawer ülkemizde, güçlü bir hayran kitlesine sahip oldu. “Tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin.” diyordu yazar. “Olasılıksız” ı okuyup etkilenmemek mümkün değil. Ve yazarın diğer kitaplarını merak etmek…
“Olasılıksız” dan, sizinle paylaşacağım aşağıdaki satırlar, romanın üzerimdeki etkisini daha iyi anlamanızı sağlayacak: "Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp Romeo'nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği halde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı, ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı."
***
2008 yılında yine April Yayıncılık tarafından ikinci kitabı “Empati” yayınlandığında, elimden bırakamadan bir solukta bitirdiğimi hatırlıyorum. Bu heyecanlı okumanın üzerinden yıllar geçtikçe, anlatmak istediği gerçeği, birebir yaşadığımı fark ettim. Yorucu ve hüzünlü ama bilmek, kaçmayı kolaylaştırıyor.
***
“Empati” kelimesini günlük yaşamın için sık duyarız ve bu hali, tavrı başarabilmeyi insan ilişkilerinin olmazsa olmazı diye biliriz. Öyledir doğru. Ancak, Fransızca ‘empathie’ kelimesinden dilimize yerleşen empatinin, iradesi dışında, zorluklarını yaşayan insanların varlığını pek bilmeyiz. Onlar empatlardır. Neden mi soruyorum “Ben bir empat mıyım?” diye? Çünkü belirtileri mevcut efendim, elimde değil. Benim bir empat olma ihtimalime dönmeden önce, size kitaptan bahsetmek istiyorum.
***
Adam Fawer ikinci kitabı “Empati” de “Yaşamınızın kontrolü sizde değil!” diyor. Oya biz hür irademize çok güveniriz değil mi? Kitabı okumaya başlamadan önce, tanıtım kısmında tokat gibi çarpan bu satırların ardından, aşağıdaki paragraftan sonra kalbimden vuruluyorum.
“Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.”
***
“Empati” de yazar, empat olan özel insanları anlatıyor. Küçük yaşlarda uzmanlar tarafından keşfedilen empatların her birinin kendine has, doğuştan gelen yetenekleri var. Bu yetenekler, diğer insanların hissettiklerini , acıyı, hüznü, iliklerine kadar, kendi ruhunda yaşamak, hislerin kokusunu almak, notalarla hisleri duymak…
Romanda, empat olan çocuklar, uzmanlar tarafından özel olarak eğitiliyor ve özenle korunuyor. Sahip oldukları bu güçler, başkaları tarafından da bilindiği için iki grup arasında mücadele başlıyor. Empat olan çocukların kendi dünyalarında yaşadıkları olaylar bize, bu yeteneğin istenirse dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğunu anlatıyor.
***
Benim durumum, kitaptaki kahramanlardan farklı olsa da, zaman zaman hissettiğim duygu yoğunluğundan kaçmayı öğrendim. Haberleri izleyemiyorum, bir gün televizyonda haberleri izlerken, oğluna siper olan annenin hüznü içime işlemişti ve odadan çıkmak isterken bayılmıştım. Dizilerde, programlarda ağlayan insanlara bakamıyorum. Öfkeli insanlardan uzak duruyorum, geçen akşam çocuğuna bağıran babanın kızgınlığı karşısında, sessizce yoluna devam eden miniğin üzüntüsünden o kadar etkilendim ki, ağlayarak yolumu değiştirdim. Empat mıyım, değil miyim bilmiyorum ama mutsuz ve öfkesi büyük insanlar ruhumu daralttığı için yalnızlığa sığınıyorum. Herhangi iki insan arasında bile geçen, ufacık bir tatsızlığa tanık olmam bütün günümü mahvedebiliyor. Bu nedenle uzun zamandır televizyonda sadece yemek tarifleri yayınlayan ama neşeli ve mutlu insanların programlarını izliyorum.
***
Başlıktaki sorumun zihnimi kurcalaması nedeniyle, bugün “Empati” yi yeniden okumaya karar verdim. Bu arada Adam Fawer, romanlarında öylesine başarılı tasvirlerde bulunur ki, olayları gerçekten bir aksiyon filmi izler gibi değil de sanki o aksiyonu yaşar gibi hissedersiniz. Bu nedenle, onun kitaplarına başlayınca, bitirmeden bir kenara bırakmak zordur.
***
2008 yılında yine April Yayıncılık tarafından ikinci kitabı “Empati” yayınlandığında, elimden bırakamadan bir solukta bitirdiğimi hatırlıyorum. Bu heyecanlı okumanın üzerinden yıllar geçtikçe, anlatmak istediği gerçeği, birebir yaşadığımı fark ettim. Yorucu ve hüzünlü ama bilmek, kaçmayı kolaylaştırıyor.
***
“Empati” kelimesini günlük yaşamın için sık duyarız ve bu hali, tavrı başarabilmeyi insan ilişkilerinin olmazsa olmazı diye biliriz. Öyledir doğru. Ancak, Fransızca ‘empathie’ kelimesinden dilimize yerleşen empatinin, iradesi dışında, zorluklarını yaşayan insanların varlığını pek bilmeyiz. Onlar empatlardır. Neden mi soruyorum “Ben bir empat mıyım?” diye? Çünkü belirtileri mevcut efendim, elimde değil. Benim bir empat olma ihtimalime dönmeden önce, size kitaptan bahsetmek istiyorum.
***
Adam Fawer ikinci kitabı “Empati” de “Yaşamınızın kontrolü sizde değil!” diyor. Oya biz hür irademize çok güveniriz değil mi? Kitabı okumaya başlamadan önce, tanıtım kısmında tokat gibi çarpan bu satırların ardından, aşağıdaki paragraftan sonra kalbimden vuruluyorum.
“Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.”
***
“Empati” de yazar, empat olan özel insanları anlatıyor. Küçük yaşlarda uzmanlar tarafından keşfedilen empatların her birinin kendine has, doğuştan gelen yetenekleri var. Bu yetenekler, diğer insanların hissettiklerini , acıyı, hüznü, iliklerine kadar, kendi ruhunda yaşamak, hislerin kokusunu almak, notalarla hisleri duymak…
Romanda, empat olan çocuklar, uzmanlar tarafından özel olarak eğitiliyor ve özenle korunuyor. Sahip oldukları bu güçler, başkaları tarafından da bilindiği için iki grup arasında mücadele başlıyor. Empat olan çocukların kendi dünyalarında yaşadıkları olaylar bize, bu yeteneğin istenirse dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğunu anlatıyor.
***
Benim durumum, kitaptaki kahramanlardan farklı olsa da, zaman zaman hissettiğim duygu yoğunluğundan kaçmayı öğrendim. Haberleri izleyemiyorum, bir gün televizyonda haberleri izlerken, oğluna siper olan annenin hüznü içime işlemişti ve odadan çıkmak isterken bayılmıştım. Dizilerde, programlarda ağlayan insanlara bakamıyorum. Öfkeli insanlardan uzak duruyorum, geçen akşam çocuğuna bağıran babanın kızgınlığı karşısında, sessizce yoluna devam eden miniğin üzüntüsünden o kadar etkilendim ki, ağlayarak yolumu değiştirdim. Empat mıyım, değil miyim bilmiyorum ama mutsuz ve öfkesi büyük insanlar ruhumu daralttığı için yalnızlığa sığınıyorum. Herhangi iki insan arasında bile geçen, ufacık bir tatsızlığa tanık olmam bütün günümü mahvedebiliyor. Bu nedenle uzun zamandır televizyonda sadece yemek tarifleri yayınlayan ama neşeli ve mutlu insanların programlarını izliyorum.
***
Başlıktaki sorumun zihnimi kurcalaması nedeniyle, bugün “Empati” yi yeniden okumaya karar verdim. Bu arada Adam Fawer, romanlarında öylesine başarılı tasvirlerde bulunur ki, olayları gerçekten bir aksiyon filmi izler gibi değil de sanki o aksiyonu yaşar gibi hissedersiniz. Bu nedenle, onun kitaplarına başlayınca, bitirmeden bir kenara bırakmak zordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder