7 Ağustos 2017 Pazartesi

Yavuz Ali Sakarya Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şube Başkanı Röportaj

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şube Başkanı Yavuz Ali Sakarya ile Köy Enstitülerinin önemi ve derneğin çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

08-06-2017

ARZU TAŞKIN



Köy Enstitülerinin kuruluş hikayesini bize yeniden hatırlatır mısınız?
Köy Enstitüleri, 3800 sayılı yasa gereğince 1940 yılında ilk kez kuruldu. Onun öncesinde Osmanlı döneminde İsmail Efendi veCumhuriyet döneminde İsmail Hakkı Tonguç’un çabaları var. Köylerde büyüyen çocukların okumasını sağlamak için başlayan Eğitim Projesi Köy Enstitüleri Projesi’ne dönüştü.1940 yılında 17 Nisan’daKöy Eğitmenleri Yasası çıkarıldı ve devletin sınırlı imkanlarıyla köylerde eğitime yatırım yapılmaya başlandı.
Köy Enstitüleri eğitim hayatları süresince, kısa zamanda ülkemize neler kazandırdı?
Mesela herkes Amasya’yı elmanın memleketi olarak bilir. Oysa Isparta’da elmacılığın yaygınlaşmasında Köy Enstitülerinin rolü vardır. Beşikdüzü'nde insanlara balıkçılıköğretilmeseydi Karadeniz’deki balıklar şu an Rusya’ya giderdi. Köylerin geçimi ve gelişimi için neye ihtiyaç varsa ona yönelik çoluk, çocuk, anne, baba… herkese eğitim veriliyordu.
Köy Enstitülüleri kapanmasaydı, bugün neler daha farklı olurdu?
Savaş ortamında İsmet İnönü Hasan Ali Yücel’eve İsmail Hakkı Tonguç’a diyor ki;“Elimizde imkan varken ne kadar çok enstitü açabiliyorsak açalım ve ne kadar çok kız öğrenci alabiliyorsak alalım.” Çünkü ne kadar çok kız öğrenci alınırsa, anneler de eğitilmiş olacak ve toplum eğitilecekti.Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç da diyorlar ki; “Olanaklarımız ancak 20 tanesini açabilecek durumda. İleride, olanaklarımız artarsa o zaman açabiliriz.” Öyle bir olanağı hiçbir zaman bulamıyorlar. En son Dicle ve Van’da Erciş Enstitüleri açılıyor. Mesela Erciş’inhiçbir fonksiyon gösteremeden açılıp kapanması bir olmuştur.
O halde, şöyle de diyebilir miyiz?Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, gelişerek devam etseydi, okumak isteyen öğrenciler de büyük şehirlere gitmek yerine doğup büyüdükleri yerde okuyup kendi şehirlerine katkı sağlayacaklardı. 
Eğer enstitüler kapatılmasaydı tabii ki Türkiye şu an bulunduğu konumdan fersah fersah daha ileride olacaktı. Neden öyle olacaktı? Hemen örnek verelim bugün Avrupa Birliği'nin en önde gelen ülkelerinden Almanya 1940'lı yılların bitmiş ülkesiyken o yıllarda bizde aynı çalışma disiplini ve örgütlenme olsaydı, şu an Türkiye Almanya'dan çok daha ileride olabilirdi. Biz maalesef biraz kaytaran ve rahatına düşkün bir toplumuz. Enstitüler kurulduğunda ileriye yönelik amaçlar gerçekleşebilseydi, yurt çapında yaygınlaşan enstitüler daha sonra bir Halk ya da Köy Üniversitesi’ne dönüşecekti.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin kuruluş amacı nedir? 

1940lı yıllarda başlatılan Köy Enstitüleri Projesi dünya eğitim tarihine geçmiş, Türklerin ürettiği tek projedir.Projenin babası olan İsmail Hakkı Tonguç da yine Köy Enstitüleri projesini içinde, kendini yetiştirmiş ve onu daha iyi hale getirmiş bir insan olarak dünya eğitim tarihine geçebilmiş tek Türk’tür. Dolayısıyla geçmişte böyle bir başarımız varken şu an eğitim sistemimiz için neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bizlerin de öğretmenlik geçmişlerimiz var. Aramızda Köy Enstitüsü çıkışlı profesörler, üniversitelerin Kültür Sanat bölümlerini kuran hocalarımız var.
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Köy Enstitüleri gerçeğinin bugünün ihtiyaçlarına cevap vermediği bilinci içerisindedir. Çünkü 1940lı yılların ihtiyaçları ile 2000li yılların ihtiyaçları farklıdır. Bizler, bugünün çocuklarına hitap edecek neler yapabiliriz diye araştırıp sunuyoruz.
Neler sunuyorsunuz? Çalışmalarınız nelerdir?
Biz bilinçlendirme, belgelendirme ve arşiv oluşturma anlamında birçok şey yaptığımızı düşünüyoruz. Genel merkezimiz İzmir'de. Bugüne kadar 47 tane kitap çıkarttık. Değişik illerde yapılan çalışmaları anlatıyoruz.
Enstitülerin hepsi aynı değil. Her biri bulunduğu bölgenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş. Günümüzde de yine aynı şekilde ihtiyaçlardan yola çıkarak çözüm bulmak gerekiyor. 2017 yılının teknolojisinden yararlanarak Türk insanın bulunduğu noktadan hareketle eğitim öğretim konusunda neler yapabiliriz, ne gibi alternatifler sunabiliriz ve başka ülkelerin eğitim sisteminden kopyalamadan bu işi nasıl başarabilirizin derdindeyiz. Sorunları, yaşandığı bölgelerde çözebilmek için projeler üretiyoruz. Mesela Kent Enstitüleri, Gecekondu Enstitüleri ve Taşra Enstitüleri gibi projelerimizle tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi sorunlarıolduğu yerlerde çözmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz.
Enstitüler 1940'lı yılların Türkiye'si için çözüm üreten eğitim kurumlarıydı. Bugün ülkenin ihtiyaçları ve insan kapasitesi değişti. Türk insanının ihtiyaçlarına göre özgün, üretime yönelik, yaratıcı ve motive eden bir eğitim sistemine sahip olmalıyız.
Şu an derneğinizin Türkiye genelinde gerçekleşen projeleri var mı?
Bursa'da, Bodrum'da ve Çukurbağ’daKöy Enstitüsü modelinden yola çıkarakprojelerini gerçekleştiren arkadaşlarımız var. Bizim Antalya'daki potansiyelimiz buna çok uygun değil. Hepsi bir yerde istiflenmiş, toplanmış belgeler unutulup gitsin istemedik. Her ay çıkardığımız ‘İmece’ isimli bir dergimiz var.
Aslında insanlar imece usulü birbirine destek olarak, birbirleriyle yardımlaşarak, paslaşarak, birbirinin açığını kapatarak çalışırlarsa bir yerlere varabiliriz. Biz şu an üretmeden tüketmeye yönelik bir sistemle karşı karşıya olduğumuz için açık veriyoruz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder