6 Ağustos 2017 Pazar

Abdullah Sürekli Röportaj 07-02-2017


07-02-2017

Arzu TAŞKIN


Tiyatroya nasıl sevdalandınız?Ben tiyatroya 1980’li yıllarda sevdalandım. Lisenin ikinci üçüncü sınıflarında tiyatroya devam ediyordum. Antalya Belediye Tiyatrosu ile tiyatroya başladım. Geçmişte çok keyifli bir grubumuz vardı, Dündar Mercan abimiz tiyatro topluluğu kurmuştu.Tiyatro sevdalısı abimiz, Müfit Kayacan Fen İşlerinde görev yapıyordu. Müfit abinin önderliğinde tiyatro yapabilmenin imkânlarından yararlanarak Antalya'da “Bizim Sahne Tiyatrosu” nu kurduk. Müfit abi ile birlikte başladığımız tiyatro yolculuğu bugüne kadar geldi. Biz, Antalya'da tiyatro seyircisi altyapısı oluşturan vizyona sahiptik. Bunu çok önemli bir başarı olarak addediyorum. Çünkü Devlet Tiyatrosu buraya geldiği zaman, hazır bir seyirci kitlesi ile karşılaştı ve bunun altyapısını hazırlayan Antalya “Bizim Sahne Tiyatrosu” dur. O günden bugüne kadar, o tiyatronun hem oyuncusu, hem kostümcüsü, hem dekorcusu, hem hizmetlisi, hem süpüren temizlikçisi, hem genel sanat yönetmeni oldum. Çok güzel, çok keyifli her kademesinde görev aldığım tiyatro yolculuğum 33 senedir devam ediyor.
İlk ne zaman tiyatro oyunu izlediniz?1980'li yıllarda rahmetli, Savaş Başaran’ın oyununu izlemiştim çok etkilenmiştim. Annem ve babam Antalya'nın yerlisi. Kaleiçi, Selçuklu’ya kayıtlıyız. Babam polis olduğu için Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yaptı. Bu nedenle ben de 1966 yılında İstanbul'da doğdum. Bizim, Antalya'ya geldiğimiz dönemlerde çok fazla tiyatro oyunu olmadığı için turneye gelen oyunları izleyebiliyorduk. Bana en büyük idol olan, kahramanım, büyük tiyatro adamı Münir Özkul’dur. Adile Naşit, Münir Özkul benim için olmazsa olmazlardır. Daha sonra Sümer Tilmaç’la tanıştım, Sümer Tilmaç hayatımda çok önemli bir yer edindi. Tanıdıkça çok sevdiğim insanlar oldu.1970’li yıllarda televizyonda Enis Fosforoğlu ve Levent Kırca'nın yaptığı Oyun Treni’nden çok etkilendim. O dönemin sanatçılarından, hayran olduğum Abdullah Şahin’i yıllar sonra tanıma şerefine eriştim. Böyle bir rüzgar içerisinden tiyatroya girdim ve hep halk tiyatrosu bilinciyle yetiştim. Halkın dilinden konuşan oyunlar oynadık yıllarca. Halk kendisinden tipler buldu, kendi sıcaklığını sahnede hissetti ve bugün geldiğim noktada da tabii bunu ne kadar koruyabildik, seyircinin takdirine bırakmak gerekiyor.
Antalya’da tiyatro adına, dünden bugüne birçok isim emek verdi.
Antalya Şehir Tiyatrosu’nda bugün çok keyifli işler yapılıyor. Mehmet kardeşimle onur duyuyorum. Bugün Antalya'da tiyatro dediğiniz zaman, onların isimleri emekleri yadsınamaz. Geçmişte Mustafa Avkıran dönemi yadsınamaz. Çünkü Mustafa Avkıran döneminde Devlet Tiyatrosu'nda çok güzel işler yapıldı. O gün daha bir başkaydı, daha heyecanlıydı. “Kadı”oyunu vardı mesela, birçok insanı tiyatroya bağladı.Mezopotamya üçlemesi geldi daha sonra. Reha Kardeşim, Reha Özcan o dönemdendir, Yetkin Dikinciler, Diyarbakır'a gitti daha sonra. Mehmet Büyükağaoğlu, Payidar Tüfekçi gibi isimler… Dünya güzeli insanlardırbu arkadaşlarımız. Antalya Tiyatrosu adına çok önemli, çok güzel isimler geldi geçti devlet tiyatrosundan ve hepsi önemli izler bıraktı. Şu anda da Kepez Belediye Tiyatrosu’nda Hakan başkanım benim için çok önemli bir şahsiyettir. Kepez Belediye Tiyatrosu olarak, hiçbir şekilde, izleyicilerden ücret almıyoruz. Toplu olarak İzlemek isteyenlerin ulaşımını sağlıyoruz. Tiyatroyu sevebilecek insanları ve tiyatroya zaman ayırmak isteyip de gelemeyen insanları buraya getiriyoruz.
Kepez Belediye Tiyatrosu’nun sizin için farkı nedir?9 belediye başkanı ile çalıştım ben. Şu an aynı dili konuştuğumuz bir belediye başkanımız var. Tiyatroyu seven, sanatı seven ve sanata destek veren,repertuvarımıza karışmayan, bağımsız olmamıza destek veren, demokrat bir başkanımız var. Olması gereken budur, özgür olmalıdır tiyatro. Geçmişe de haksızlık etmeyeyim, Hasan Subaşı başkanımız da çok destek olmuştu bize o dönemde, de sağ olsun, çok faydası olmuştur. Menderes Türel döneminde, belediye tiyatrosundaki oyuncu arkadaşlarım o döneme kadar hep 80 saatte ücretle çalışırken benim genel sanat yönetmenliği yaptığım ve Menderes Türel’in belediye başkanlığı yaptığı dönemde, bütün arkadaşlarımın kadroya alınmasına vesile oldu ve bunlarla büyük onur duyuyorum. Menderes Türel başkanımız da bu anlamda çok önemli bir belediye başkanıdır. Çünkü o insanların hepsinin hayatını garanti altına almış oldu. Bugün şehir tiyatrosu kurulmuşsa, bunun sebebi bu insanların geçmişte kadroya alınmış ve onlara sahip çıkılmış olmasıdır. Bu da Menderes başkanıma nasip oldu, bende vesile oldum. Şimdi Kepez Belediye Tiyatrosu’nda tiyatro yapıyorum. Hakan başkanım bana söz vermişti, ilk seçimi kazandığı zaman “Kesinlikle tiyatro salonu kuracağım, sana söz veriyorum” demişti ve kazandıktan sonra verdiği sözü tuttu, bir sene içerisinde şu gördüğünüz 500 kişilik, Türkiye'de çok nadir bulunan bir kültür merkezi ki; ben kültür merkez olarak değil tiyatro salonu olarak bakıyorum, Erdem Beyazıt Kültür Merkezi'nde, Antalya’ya bir tiyatro salonu kazandırdı. Başkanım olmasaydı burada tiyatro olmayacaktı. Bana, Hakan Tütüncü ismini çok andığımı söylüyorlar, bütün sıkıntılarımızı çözüyor, daha ne istenir, neden konuşmayalım, her sözümüzde neden ondan bahsetmeyelim? Belediye tiyatrosu yapıyorsunuz, belediye tiyatroların kaderleri belediye başkanının iki dudağı arasında değil mi? Belediye başkanım bana özgür bir tiyatro platformu sağlıyorsa, onun ismini anmaktan çekinmem. Hakan Tütüncü, benim kardeşimdir, 13 senedir tanıyorum. Gençlik kolları başkanıyken Antalya’da “Buzlar Çözülmeden” oyunumu 6- 7 kez seyretmiş ve daha sonra beni Ankara'ya davet etti. Oyunu Ankara'ya götürmekten büyük onur duydum, üç gün oynadım. O zaman aynı dili konuştuğumu hissettim ve o günlerde, “Abi İnşallah bir gün gelecek, birlikte Antalya'ya hizmet edeceğiz” demişti ve bugün bunu yapıyoruz. Bunun için müsaade etsinler de her iki lafımda bir ondan bahsedeyim.
Kepez Belediye Tiyatrosu’nda oyuncularınızı nasıl seçiyorsunuz?Oyuncularımızın bazılarına Kepez Belediye Tiyatrosu olarak eğitim verdik. Yetenekli olan kardeşlerimizle yola devam ediyoruz. Herkes kadrolu eleman olarak çalışmıyor, dışarıdan gelerek bizim yanımızda oynayanlar da var. Tiyatro geçmişi olan kişileri, eğer yeni sezonda uygun oyun varsa seçiyoruz. Sadece oyuncu olmak yeterli değil, hem oyuncu olmak, hem iyi insan olmak önemli. Çünkü kulis önemli, bizimle çalışacak oyuncunun aramızdaki yeni kardeşlerimize iyi örnek olması gerekiyor. İyi tiyatrocu, iyi insan olmalı. Tiyatroda doğru bildiğimizi yapmaya çalışıyoruz. Kalbi tiyatro için atan, bu işin artistliğinde olmayan herkesle tiyatro yapabiliriz. Bizim tiyatro anlayışımızda, tiyatronun askeri olmak, gönül adamı olmak önemli.
Sahnelediğiniz oyunların mutlaka bir misyonu, söylemek istediği bir sözü var.Sadece oyun oynamak, sahneye çıkmak, bu büyük bu işin çok büyük hazzı olan alkışlanmak bir yana, burada tiyatronun bir sorumluluğu var. Biz, Halk Tiyatrosu tarzında çalışan bir tiyatroyuz, gelenekselciyiz. Türk tiyatrosunda kendisini kanıtlamış eserlerden oyunlarımızı seçiyoruz. Gerçekten, tiyatronun bir misyonu olduğuna inanıyorum ben. Oyun bir şeyler söylemeli. Sadece gülmek, eğlenmek, alkışlamakla bitsin istemiyorum. Benim genel bakışım, her oyun bir dünyadır, her oyun bir ışıktır, bir şeyler söylemesi gerekir. Çocuklar, tiyatroda bir oyun izledikleri zaman, soru sorma, sorgulama yeteneklerini kazansınlar istiyoruz.
Oyunlarınızı aynı zamanda ücretsiz sunuyorsunuz. Size kolay ulaşabiliyorlar mı?7 den 77 ye, herkese tiyatro götürüyoruz. Kepez bölgesinde bütün mahalleleri çağırıyoruz, misafir ediyoruz. Başkanımız bu konuda İnanılmaz bir şekilde destek oluyor. Otobüslerimizi gönderiyor, mahalle muhtarlarımızla, okul öğretmenlerimizle birlikte organizasyonlarını yapıyoruz. Çocuklarımızı, gençleri, annelerimizi misafir ediyoruz. Düşündürme, sorgulama ve birey olmak yolunda, bizim de küçücük bir katkımızın olabileceği oyunları oynamaya çalışıyoruz. Kepez bölgesinde bir misyonumuz var. Biz burada “Tiyatro seyretmeyen çocuk kalmasın” sloganıyla her hafta çarşamba günü, tiyatro oyunlarına çocuklarımızı getiriyoruz. Kepez'de 3 senede 346 tane okul gezdim. Bu okullarda, Nasrettin Hoca kostümü ile çevre temizliği, yeme alışkanlığı, arkadaşlık gibi temel eğitim konularında dramatizasyonlar yaptım. Biz burada ilmek ilmek, nakış nakış emek verdik. Kepez'de sadece tiyatro değil, tiyatro yaparken de çok önemli olan kardeşliği, birlikte yaşamayı, barışı pekiştirmek için birçok faaliyet yaptık.
33 yıllık tiyatro geçmişinizde, tek kişilik performanslarınızla aldığınız birçok ödül var. Bu performanslarda başarılı olmanın sırrı nedir?Tek kişilik performanslarda başarının sırrı, iyi bir ekiple çalışmaktır. Kepez Belediye Tiyatrosu’nda iki kez, tek kişilik oyun performansları ile ödül aldım. Biri devlet tiyatrosundan Hüseyin Erdoğan kardeşimin yönettiği “Yunus Emre Aşk Ateşiyle” en iyi erkek oyuncu performansı ödülü, diğeri Devlet Tiyatrosu'nda oyuncu arkadaşım Oktay Gözpınar’ın sahneye koyduğu, Sönmez Atasoy'un oyunu olan “Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı'nın Hayatı” ile en iyi erkek oyuncu ödülü. Bu iki ödül de, Kepez Belediye Tiyatrosu tarihinde önemli, çünkü bize heyecan veriyor, bizi daha güzel işler yapmak için motive ediyor. Tabii bir hiçbir oyuncu tek başına ödül almaz, aynı dili konuştuğumuz, aynı yüreği paylaştığımız iyi yönetmenlerle çalışmak önemli. Ben şanslıydım, çok iyi anlaştığım, çok iyi anlar paylaştığım, dekorcusundan, ışıkçısına, asistanına kadar tüm kardeşlerimin emeğiyle bu ödülleri aldım. Ben ne ödülü almış olursam olayım, aldığım bütün ödüller, beni sahnede var etmek için çalışan arkadaşlarımın emeklerine, alın terine ipoteklidir, bu ödüller tek başına alınmış değildir.
Son nefesinizde oyunculuktan emekli olursunuz
Alaylı yetişen bir tiyatro oyuncusu olmanızın, tiyatro dünyası içinde avantajları var mı?Alaylı olmanın da, okullu olmanın da çok büyük avantajları vardır ama ben böyle bir ayrım yapılmasını çok doğru bulmuyorum. Bizim işimiz matematik ve disiplin işi, gönül işidir. Evet alaylıyım ama alaylıyım diye de araştırmayan, kendini yetiştirmeyen bir mantığın olmaması gerekir. Ben birçok workshoplara katıldım, 4 yıl süreyle genel yaratıcı drama sertifikası aldım. Kendimizle ilgili her ortamda, her sanatçıdan, her yönetmeden alabileceğimiz şeyler var. Okullu olsaydım, burada tiyatro bu kadar erken başlar mıydı? Böyle bir ortamın kaybolmasına sebep olabilir miydi? Tartışılır. Mesele şudur, tiyatroda dünyanın en güzel çocuğu teori ve pratiğin evliliğinden doğan çocuktur. Bizim mesleğimizde teori de olacak, pratik de olacak. Aramızda tiyatro bölümünden mezun olan arkadaşlarımız da var. Aldıkları eğitimlerle karşılaştıkları zaman, burada gerçekten tiyatronun olmazsa olmaz şartının gönül verme işi olduğunu görüyorlar. Her şeyden önce yüreğimiz bizden önce atmalı sahnede. Bu hayatta da böyle, tiyatroda da böyle olmalı. Ne kadar eğitim alırsanız alın, eğer bu işe dört dörtlük sahip çıkmıyorsanız, kimseyi kandıramazsınız. Oyunculuk yaşı olmayan, sonu olmayan bir iş. Son nefesinizde oyunculuktan emekli olursunuz. Gözünüzü kapatmışsanız, emekli olmuşsunuz demektir.
Çocuklarınız da doğuştan alaylı, sizinle aynı sahnede oynuyorlar. Nasıl buluyorsunuz performanslarını?Büyük oğlum Yiğit, üniversiteyi bitirdi, küçük oğlum Emre 10 yaşında. Yiğit, çocukluğundan beri tiyatronun içinde büyüdü, Mehmet (Mehmet Özgür) abisinin yanında, onları seyrederek büyüdü. Emre’ de çok ilgili, burada üç sene önce tiyatroya başlattım, oyunlara dahil ediyorum. Bana göre çok güzel, ciddi bir performans sergiliyorlar. Biz gençlere emek veriyoruz, onlardan da geri dönüş aldığımızda mutlu oluyoruz.
Gelecekte, mutlaka oynamak istediğiniz bir rol var mı?Geçmişe baktığımda, kadın ve transseksüel dahil her türlü rolü oynadım. Bugün de Keşanlı Ali’yi oynuyorum. Keşanlı Ali’yi oynayan, biliyorsunuz yeni kaybettiğimiz rahmetli Engin Cezzar Keşanlı Ali’yi efsane haline getiren bir oyuncuydu. Müfit abi de çok iyi oynadı. Kendi tiyatromda Keşanlı Ali’yi oynamak bana da nasip oldu. Yunus Emre'yi oynadım, Yahya Kemal'i oynadım. Bir oyuncu, tek kişilik oyun oynadığı zaman tekamüle erebiliyor, ben öyle düşünüyorum. Eksiklerim hala var, tamamlanması mümkün değil. Çalışmakla tamamlanacak. Yaşımız ne olursa olsun ama tek kişilik oyun oynamak hakikaten çok büyük bir sorumluluk. Bundan sonra, geçmişimizde çok önemli izler taşıyan Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl gibi güzel insanların hayatlarını oynamak isterim. Mesela bugünlerde gönlümden geçen bir rol var. Necip Fazıl'ın yazmış olduğu “Abdülhamit Han” diye bir oyun var, onu sahneye koymayı istiyorum. Ölmeden önce, nasip olursa Abdülhamit Han’ı oynamak isterim.
Aynı zamanda Kepez Kent Konseyi Başkanısınız. Konsey neler yapıyor Kepez için?
İki senedir bu görevimi yürütüyorum. Kepez'de çok ciddi bir gönüllülük esasıyla çalışıyoruz. Kent konseyleri projeleri ortaya koyar, belediye başkanlığına sunar. Bunlar kentlilik bilincinin oluşması içindir. Belediye başkanları onaylarsa, uygulamaya geçilir. Bizim bir farkımız var, biz Kepez Kent Konseyi olarak, icracıyız. Projeyi sunup kenara çekilmiyoruz, hayata geçirmeye çalışıyoruz. Hem düşünüyoruz, hem uyguluyoruz. Bu nedenle farklı bir konsey anlayışımız. Geçmişte Çanakkale Deniz Zaferi'nin 101. yılı anısına, 101 tane genç getirdik, Dokuma Park alanında, Çanakkale'den gelen fidanları diktik. Çanakkale'den Garnizon Komutanlığı'ndan, Çanakkale'de kullanılmış mühimmat sergisi getirdik. Şimdi inşallah, yine çok farklı projelerimiz var. Kepez Kent Konseyi olarak engellilerle ilgili projelerimiz var, onları gerçekleştirmek istiyoruz. Gençlerle ilgili çok ciddi projelerimiz var. Bunlardan bir tanesini, çok önemsediğimiz Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Kent Konseyi olarak belediye başkanımızın da bize verdiği çok büyük destekle, farklı bölgelerde eğitim tırımızı park ediyoruz ve dramatizasyonlar, bilgisayar dersleri, sanatsal bir takım faaliyetlerin de yapıldığı eğitimler veriyoruz. Okulların duvarlarını boyuyoruz. Bunun duyurusunu yapıyoruz, gönüllü olan üniversite öğrencisi gençlerimizin yanı sıra, eli fırça tutan, resme sevdalı, boyamayı seven, bütün gönüllüleri davet ediyoruz. Şu ana kadar 5-6 okulun duvarlarını, denizaltı, doğa ve anne sevgisi gibi farklı temalarda boyadık.
Antalya'da gecekondu bölgesi olarak Kepez’in konuşulması bence hoş değil. Öncelikle bu algıyı ortadan kaldırmamız gerekiyor. Kepez'de asfaltsız yol kalmadı, inanılmaz kültür merkezleri, inanılmaz güzel binalar yapılmaya başlandı. Kepez'de olimpik yüzme havuzu var. Koskocaman Mimar Sinan Kültür Kongre Merkezi var. Türkiye'de ender olarak bulunan macera ormanımız var. Göğsümüzü gererek sunabileceğimiz, mesire alanlarımız, masal parklarımız var. Şu an, Dokuma alanı artık ticari merkez olmaktan çıkarıldı. Halkın hizmetine sunulmuş inanılmaz güzel kültür komplekslerimiz var. Artık hiç kimse Kepez’i Antalya'nın arka bahçesi, gecekondu bölgesi diye adlandırmamalı, bu Kepez adına çok büyük haksızlık olur.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder