1 Ağustos 2017 Salı

Gör Beni

04-10-2016
Fark et, bir an bak ve ne yapman gerektiğini hatırla!
Bu kadar acele neden, durmalısın. Dur, dinlen ve izin ver, çünkü şimdi sıra benim.
-
Böyle bir girişin ardından yazımın konusu bin bir şekilde ilerleyebilir. Kışkırtıcı da olabilir, apayrı bir masalın içine de dalabilirim, bir an, her şey bir anda olup bitebilir! Hayat gibi, yaşam yolunda başımıza gelenler gibi. Esas konuya geçerken dikkatinizi çekmek zorundaydım özellikle bu yazım için.
Konumuz, 3-4 Ekim Dünya Yürüyüş Günü vesilesiyle yaya olmanın, yürüme isteği ve ihtiyacının önündeki engeller. Ben mütemadiyen yayayım. Mevsim sonbahara gelmişken sabah akşam, aklımın düşünce trafiğini, yollarda düzenlemeliyim. Maalesef direksiyona yapışan bazı ellerin kaba sahipleri, yolların üzerindeki beyaz çizgilerin ne anlama geldiğini bilse de kurala uymak istemiyor. Sağa ve sola dönüşlerde gözümün içine baka baka çok sevdiği arabasını üzerime doğru sürüyor. Yeşil ışığın, ona dinlenme, bana devam etme süresi verdiğini bilse de sabredemiyor.
“Yaya Öncelikli Kent Antalya” sloganıyla yola çıkan projeyi biliyorsanız ve Twitter’da da ‏@onceyaya takipçisiyseniz, sitemleri ve proje sayesinde iyileştirilen durumları okuyorsunuzdur. Ne yazık ki bu sloganlar ve paylaşımlar herkese, her yere ulaşmıyor. Belki Emniyet Müdürlükleri tarafından televizyonlar için daha fazla kamu spotu hazırlanmalı. Empati yoksunu insanların vicdanını uyandıracak daha fazla ve farklı uyarı yöntemleri denenmeli.
Yürümeyi seven biri olarak, yürüyüş parkuruna gelene kadar yürüdüğüm yollarda, trafik lambalarının 90 saniyelik kırmızı ışığı yeşile döndüğünde (Bu 90 saniye de ayrı bir konu sanırım) sağa ya da sola dönen araba tarafından ezilmeden nasıl karşıya geçerim korkusu yaşıyorum. Yıllardır kardeşim, “Kendine bir bisiklet al” der ama ben yaya haldeyken bile kendimi güvende hissetmezken nasıl bisiklet kullanabilirim ki? Kaldırımda yürürken, arkamdan, sağımdan, solumdan, karşımdan hızla gelen motosiklet ve bisiklet sürücülerine ise ayrıca sitemim var:

Kaldırımda yürüyorum arkadaşım!

Tabii kurallara uymayan, kırmızıda karşıya geçmeye çalışıp elinde telefonla, karşısından geleni görmeyen, maazallah direğe, ağaca toslaması an meselesi olan yaya arkadaşlarımızı da unutmayalım. Telefonunu adı üzerinde cebinde ya da çantasında taşıyan yayalar, tam tersi beyni ve gözleri telefon ekranında, ayakları yolda, güvenlik ihlali yapan tehlikeli adımlardan da korumalı kendini.

3-4 Ekim Dünya Yürüyüş Günü vesilesiyle yinelemek isterim ki; yürümek iyidir, doğa iyileştirir, sakinleştirir. Hız sizi bir yerlere yetiştirebilir ama trafik kurallarına uymak uygarlığın gereğidir.
Bir an, her şey bir anda olup bitebilir ya da değişebilir.
Hayat bir kere, tekrarı yok.
Sakin, biraz daha sakin!

Arzu Taşkın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder